15 Aralık 2008 Pazartesi

Okuyucudan

MAÇ ATMOSFERİ NASIL KATLEDİLİR

Sizinle paylaşmak istediğim bir konu var. Bu olay az önce Barcelona – Real Madrid maçını izlerken aklıma geldi ve taze taze içimi dökeyim dedim.

Ben televizyonun yanı sıra merak ettiğim bazı maçları internetten bir takım korsan siteleri kullanarak da izlerim. (Google dan yapılacak basit bir aramayla bu sitelere ulaşılabilir) Zamanla şunu gördüm ki, yabancı kanallardan yapılan yayınlarda çoğunlukla taraftar sesleri, tezahuratları, alkışları vs. bizim kanallardaki yayınlara göre daha yüksek volümde ve daha net. Kimsenin günahını almak istemem, ama eğer ki maç atmosferini alan mikrofonların yayıncı kuruluşlar tarafından bilerek kısıldığı bir durum varsa, ki var gibi gözüküyor, bu ne akla hizmettir hala çözemedim?

Be yayıncılar, her seferinde futbolun tutku ve zevk oyunu olduğunu, futbolun güzelliğinin birazını da tribünlerin, yapılan tezahuratların oluşturduğunu söyler durursunuz. O halde ne diye spikerlerin sesini ön plana çıkarıp “maç atmosferinin” sesini bu kadar kısarsınız? Burada “El Clasico” mu izliyorum yoksa hentbol maçı mı bilemedim. Sırf maçın ambiansını yaşayabilmek için Ercan Taner’in o tiz sesinin odamda yankılanmasına katlanmak pahasına televizyonun sesini sonuna kadar açtım... Yapılır mı, yaptırılır mı bana bu işkence?

Bir başka konu da, daha fazla reklam alma pahasına maçın içine edilmesi. Düşünün ki bir derbi izliyorsunuz. Bütün bir haftalık derbi heyecanı zirve yapmış, odaklanmışsınız tv ye, stadda olamasanız bile o heyecandan en azından görsel olarak mahrum kalmak istemiyorsunuz. Bekler durursunuz, ama TV de ne takımların sahaya çıkışı, ne açılan pankartlar, ne de takımlar sahaya çıkarken taraftarın yaptığı şovlar gösterilir. Aksine bizde İstiklal Marşı okunana kadar reklam da reklam, İstiklal Marşı okunduktan sonra yine reklam da reklam, en sonunda reklamlar bitti dersiniz kendinizi toparlarsınız yine gaz yine adrenalin seviyesi sınırları zorlamaya başlar hakem düdüğü çalar ve o da ne.... Birden bire o meşhur ses çıkar: “Bilmemkim her iki takıma da başarılar diler”... İşte o an heyecanın bittiği andır. Lanet olsun dersiniz, bir anda içinizden bir parça kopar. Yine maçın heyecanını bir şekilde yaşarsınız ama, hiç bir zaman mükemmel olmaz, olamaz. Tabi bunun yanında maç yayınlarında (bkz. Lig TV) sık sık görmeye alıştığımız, “topsuz alanda neler oluyor?” ve “Servet’in sümükleri” ne hiç girmiyorum bile, Hıncal abimiz zaten yeterince giriyor bu konulara.

Geçen yıl, Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nde döktürürken grup maçlarının birinde maç öncesinden alınan, taraftarın müthiş tezahurat ve şovlarının olduğu bir videoya denk gelmiştim. Bir baktım ki video amatör çekim değil, düpedüz televizyondan alınmış, hatta zannedersem kanal da bir Rus ya da Hollanda kanalıydı. O an hem içim gitti, hem de utandım. Bizimkiler reklamlardan başlama düdüğüne yatay geçiş yaparken, yabancı bir kanalda reklam yok, spiker sesi yok, dakikalarca taraftarın o muhteşem görüntüsü kesintisiz, tüm güzelliğiyle ekranlarda.... Yazık....

yazı için teşekkürler Yiğit

Hiç yorum yok: