8 Kasım 2008 Cumartesi

Benden artık ne istiyorsun Hakan ?


Sevgili Hakan,
Sana bu mektubu lodoslu bir cumartesi günü yazıyorum.Uzun süre aslında sana mektup yazmak istemiştim.Kısmet bugüneymiş.Okuduğum bir köşe yazısının üstüne...

Beni tanıyanlar bilir benim Galatasaray'lılığımı.Kimi insan çok abartılı bulur kimi insan takdir eder.Severim Galatasaray'ı da Galatasaray ile ilgili herşeyi de.Bluğ çağımda Sigi Held'i bile kaşlarından dolayı da olsa sevmiş bir adamım ben ,o derecede hümanistim.Senin ilk Galatasaray'a geldiğin 1992 sezonunu hatırlıyorum.O sırada daha henüz lise son sınıfta okuyan ,konservatuar eğitimine devam etmek isteyen Iron Maiden'ın "fear of the dark" albümünü nefessiz dinleyen bir gençtim. Babamdan bana miras kalan Galatasaraylılığa tam tekmil devam edip kapalıya iştirak etmekteydim.

Tanju'nun Galatasaray'dan gittiği seneydi yanlış hatırlamıyorsam. Her ne kadar sevmesemde iyi bir son vuruşçuydu.Önüne geleni atardı.Babam sevmezdi çok ne futbolunu ne karakterini.O her Galatasaraylı gibi "Metin Oktay"ı seyretmiş ona aşık olmuştu. Karakterine, futboluna, herşeyine. Ben şahit olamadım Metin abiye ,hikayelerle büyüdüm.En sık sorduğum, "baba nasıl ağları delmişti anlatsana"nın cevabını verirdi babam bana hep.

Sonra bir gün sen geldin. Uzun boylu ,yanları hafif amerikan traşlı, ensedeki saçları uzun bırakmış bir gençtin. Seni Tanju gibi karakter yoksunu biriyle karşılaştırmak istemiyordum ama neticede FT'nin dediği gibi "resultante importanto" olayı vardı aklımda. Her maç 1 gol ortalamasıyla oynayan Tanju'ya göre sen 2 maçta 1 gol ortalamasıyla oynadın hep. Bu ortalama , küskünlük durumuna göre bazen 3 maça bazen 4 maça çıktığı bile oldu.Analiz yapmayacam burda Hakan.İstatistiklere girmeyecem hiç.Bir forvet olmana rağmen aslında senin asistsel(!) özelliğinden rakip savunmayı yıpratıcı(!) rolünden hiç bahsetmeyeceğim Hakan. Türk medyasının seni bu şekilde lanse edip bizlere yutturmasınından da bahsetmeyeceğim.Her canının sıkkın olduğunda ABD'deki abinin kutsal elini öpüp yada telefonla arayıp huzur bulmanda çok umurumda değil Hakan.İnancındır ,sevmesemde saygı duymam gerekir.Ama duyduğum saygı o üstündeki sarı-kırmızı kutsallığa istinadendi hep Hakan.

Sonra birgün gittin yurtdışına ,sonra birgün geldin,sonra birgün yine gittin sonra yine geldin.Tam 4 kere Hakan. İçler dışlar çarpıp bölüp topladığımda tam 13 sene hizmet vermişin bize...Tam 13 sene...Seni tanıdığımda 17 yaşında bir gençtim, yaşım 33 oldu ve sen hala bizdeydin.Gençliğimin en güzel senelerinde hep sana dayanmak zorunda kaldım.İtiraf ediyorum şimdi; her kaleciyle karşı karşıya kaldığın pozisyonlarda kaleciye çarptıracağını biliyordum,kaleciye çalım atmak isterken takılacağını biliyordum,Hagi'den önüne bomboş bir top atıldığında kaleye gideceğine durup rakip defansı harmanlayacağını da biliyordum.İnsani yönüne lafım asla olamaz abiliğine de ....ama futbolculuğunu hiç sevmedim Hakan.Hep senin futbolundan,küsmenden,duygusallığından nefret ettim.

Sabah Vatan gazetesinde Mustafa Mutlu'nun yazısını okudum ve bu mektubu yazmaya karar verdim.TRT ile anlaşıp pazar akşamları yayınlanan Stadyum programından sezon sonuna kadar yorum yapmak için 700.000 YTL alacakmışın.Haftada sadece 3 saat çalışarak.Sevgili Hakan 13 sene boyunca bir şekilde primlerini almana,transfer ücretini almana yardımcı oldum kombinemle atkımla formamla...Hakkımı helal ediyorum bu noktada çünkü o kutsal forma için her ne kadar seni sevmesemde ter döktün.Ama artık Galatasaray futbolcusu değilsin ve senin paran benim vergilerimden kesilecek.Senden ne zaman kurtulacağız biz Hakan ,hangi gün hangi saat hangi dakika? İnan şu son 3-5 ay çok rahattım.Tv'de ,gazete'de hiç görmemiştim seni.Mutluydum.Oysa ki bugün ,şu an gene mutsuz ettin beni Hakan.Şu güzel bulutlu lodoslu ctesi günümü mahfettin.Umarım mutlu olmuşundur Hakan.Ancak ben yinede sana sormak itiyorum ve cevap bekliyorum;

Benden artık ne istiyorsun Hakan?

edit: Hakan, sana yazdığım bu satırlar nedeniyle Arsenal-Man.Utd maçının ilk yarısını kaçırmışım. Yazıklar olsun....

7 Kasım 2008 Cuma

Günün neşesi


Out atışı


İki adet film cuma cumartesiyi çıkartır.Ctesi 14:45 Ars-Manu maçından sonra dışarı çıkılır orda burda bişiler içilir , vakit geçirilir.2 film alınsa kafi...fazlası israf olur malum pazar derby maç sahiplerinin film harici konsantrasyonları var.
İlk film biraz eski, 2001 yapımı: RockStar...özellikle 80'lerde bizi bizden alan "glamrock" konusu filmin teması...SteelDragon'ı cover eden bir grubun vocalisti Mark Wharlberg abimiz,sevgilisi Jennifer Aniston.Her ikisine de şüpheyle baksam da filmdeki performanslarından sonra benden aferini aldılar.Çok detaya girip uzun yazamicam şimdi ama siz alın ,yanınızda maçtan arta kalan bol bira olsun,viski de gider.detaylar için;http://www.imdb.com/title/tt0202470/ bu arada siz imdb'nin 5.8 verdiğine bakmayın...onlar ya dayak yememişler yada bu işi bilmiyorlar.Buyrun önce "kral" soundtracklerden birini dinleyin.Film bu şarkı tadında;



Akşam 01:00 itibariyle derby gerilimi "HotFuzz" ile azaltılır.İngiliz komedisi olup Simon Pegg abimize dikkat edilmesi önerilir. Disiplinli ve kuralcı polis abimiz Pegg tayini küçük bir kasabaya çıkar.Kasaba ödül derecesinde sakin olup en ufak adli vaka söz konusu bile değildir....midir?
Bu filmi alın,beğenmesseniz parasını ben verecem ;)http://www.imdb.com/title/tt0425112/

Birde ödüllü site tavsiyesi maç aralarında bakmalık ; Hollanda vatandaşı bir tasarımcının sürreal interaktif retikulumu şeysi ; http://www.bio-bak.nl/ çok acaip...pek acaip :)

Haftasonu bira saatleri


8 Kasım Cumartesi
14:45 Arsenal-Man.United (Spormax)
16:30 Hamburg-B.Dortmund (Kanal 24)
19:00 Trabzonspor - Hacettepe (Lig TV)
19.30 Liverpool-W.Bromwich (Spormax)
20:00 Monaco-O.Lyon (Kanal a)
21:00 Real Madrid-Malaga (NTV Spor)
22:00 Nantes-Toulouse (Kanal a)
23:00 Barcelona-Valladolid (NTV Spor)

9 Kasım Pazar
15:30 B.Rovers-Chelsea (Spormax)
16:00 Inter-Udinese (NTV Spor)
18:00 Schalke 04-Bayern Münih (Kanal 24)
19:00 Fenerbahçe - Galatasaray (Lig TV)
22:00 Lecce-Milan (NTV Spor)

Benfica vs Galatasaray maçının özeti

6 Kasım 2008 Perşembe

Orta sahada bir beyin: aziz yıldırım


Fb'li dostum Anıl gönderdi bu haberi..Kendisi nedense fanatik derecesinde milliyet.com.tr son dakika takipçisidir.Haberin detayları bu.Ancak insan yine de sormadan edemiyor. Madem 33 lük Josico'yu aldın başkan, aranızda fazla yaş farkı da yok.Sende Aurelio'nun yerine iyi kötü kıvırırdın bu işi.


Yıl 1975. Yer Akçakoca sahası. Düzce amatör küme takımlarından Hamidiyespor ile Akçakoca amatör takımı karşı karşıya geliyor. Çamurla kaplı sahada Akçakoca 2-0 öndedir. Derken Hamidiyespor Nuri ile bir gol buluyor. Ardından Caner’den şık bir gol geliyor. Şimdi durum 2-2. Tribünlerdeki Akçakoca seyircisi âdeta köpürüyor. Ne bulurlarsa sahaya atıyorlar. Yine bu takımın kaptanı Ahmet yan hakeme kafayı çoktan geçirmiştir. Maç ise devam ediyor. Bitime doğru Hamidiyespor’un stoperi İrfan ileri çıkıyor. Korner direğinin açıklarında buluştuğu meşin yuvarlağı düzgün bir vuruşla filelere gönderiyor. Attığı golden sonra inanılmaz bir sevinç gösterisiyle kulübeye doğru koşan İrfan’ı ortamın daha fazla gerilmemesi için takım arkadaşlarından biri omzundan çekiyor. Hem de bağırarak: “İrfan oğlum, aşırı sevinç gösterme. Yoksa buradan çıkamayacağız”. İrfan’ı omzundan çeken o oyuncu bugünlerde F.Bahçe başkanlığında 10. yılını geride bırakan Aziz Yıldırım’dan başkası değildir. Aziz Yıldırım, F.Bahçe’yi 10 yıl gibi kısa bir zamanda Türkiye şartlarının çok ilerisine taşımayı başardı. Geride bıraktığımız 10 yılda otoriter, sonuç odaklı, laf değil iş üreten, inatçı ve kararlı bir portre çizdi. Zaman zaman soyunma odalarına indi. Zaman zaman takımın oynadığı sistemi eleştirdi. Herkes onun inşaatçı yanını biliyordu. Ama o aslında önce futbolcuydu. Evet; F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın Düzce amatör küme takımlarından Hamidiyespor’da 3 yıl futbol oynadığını biliyor muydunuz? Aziz Yıldırım, 1972’de kurulan Hamidiyespor’un formasını 1 yılı lisanslı olmak üzere 3 sene giydi.


Günün neşesi


Football Social Networks



Social Networklerde kendi içlerinde bölünerek "butik hizmet" anlayışını tatbik etmeye başlamışlar. Yani, zevkler ve renkler sahiplerinin daha homojen bir yapıda olduğu siteler.İki tane örnek vermek istedim.Takip ettiğim kadarıyla çok ciddi bir aktivasyon yok şimdilik ilerde bişiler olabilir bu ve buna benzerlerde;

5 Kasım 2008 Çarşamba

O an !


Tweety'li tshirt'ten doğan holding rahatlığına...Seni ne sevmedik be ercan

Obama sahaya üçlü çektir WestHam'a


ABD'nin yeni başkanı Barack Obama futbol'da WestHam taraftarı olduğunu beyan etmiş. İddianameye göre Obama 5 sene önce iş seyahati nedeniyle İngiltere'ye gidiyor ve WestHam'ı tanıyor . İşi başından aşkın olsa bile çekiçlerin maçlarını seyretmeden yapamıyor.Link'te ki makalede politikacıların hangi takım taraftarları olduğuna dair bir yazı var. Zamanında Manu taraftarı olduğunu açıklayan Clinton abimize inat Obama mütevazi sayılabilecek bir takıma gönül vermiş. Obama için artık yapılacak bir sey yok ama günün birinde yardımcısı Biden'i biryerlerde görüp boynuna sarı kırmızılı atkıyı takıp "en büyük cimbom" dedirtirsem hayatıma neşe gelir akabinde.
http://www.telegraph.co.uk/sport/football/2290252/Up-the-Irons---Barack-Obama-is-West-Ham-fan.html



4 Kasım 2008 Salı

The Wheel Football Factorwheeze

"Football Factory" seyrettiğinizi varsayıyoruz.(Seyretmediyseniz bu yazı anlamsız olacak sizin için) Filmde Tommy Johnson karakterini canlandıran Danny Dyer'ı bilirsiniz. Bu hooligan ruhlu arkadaşımızın ilk filmi değil ... http://www.imdb.com/name/nm0245705/
Filmin üstüne "The real football factory" (http://www.dailymotion.com/video/x6a35i_the-real-football-factories-balkans_sport) diye belgeselvari çalışması da mevcut.Dünyaca meşhur tribünleri geziyor ve liderleriyle röportaj yapıyor .Hatta İstanbul'da Abimiz Rahmetli Alpaslan Dikmen ile de röportaj yapmıştı.

Sadede gelelim, Danny Dyer'a biraz gıcık olduğum söylenebilir. Tam bunun üzerine Danny Dire ile karşılaşmam üstüne bir de "The Wheel Football Factorwheeze"i seyretmem beni mest etti . Dire, Dyer'ı almış ,çevirmiş çevirmiş....Danny Dire'a bayılan Zoban dostuma selam olsun :)

Fenerbahçe'ye sezonun ilk kupası


Avrasya Maratonunda -öyle yada böyle- birinci gelen Rambo Okan sezonun ilk kupasını sarı lacivertli camiaya kazandırdı. Hayırlı olsun...Olayın bir başka boyutuna bakalım;
Rambo'nun deliliği yada aklından ziyade kulüplerin böyle adamları sahiplenmesi çok da yanlış olmasa gerek. Bu adamın belki de hayattan en çok keyif aldığı hayata tutunduğu an sarı lacivertli anlar.Yokmudur kulüpte bu adamın yapabilecegi bir iş yada bişiler bişiler...Sosyal sorumluluk kapsamında insanları topluma kazandıralım kafasında değilim.Ama "doğru yada yanlış " olsa da adresinde 'Fikirtepe Trabzon Kıraathanesi' yazmasın dimi abiler :)

Horto Magiko

"Duyduğum en iyi tezahüratlar" sıralamasında her zaman ilk 5'imdedir. 2002 yılında İstanbula gelen Panatlılar maçtan önce Taksim'de meydanın ordaki Garanti bankasını mekan olarak bellemişler,bayraklarını pankartlarını asarak bankanın önünde takılmışlardı.Tezahürat'ın meali biraz sert.Yunanca ve ingilizce çevirisi şöyle ;

in' ena horto magiko
doste mou ligo gia na pio
ton pao mou na onirefto ke na fonaks' os to theo
panatha mou, se agapo, san heroini, sa skliro narcotico
san to hashish, to lsd, ghia/me sena pao mastouroni ol' i ghi, ol' i ghi. panatha mou, panatha mou, se aghapo, se aghapo, opou ki an pezis panda tha s' akoloutho, s' akoloutho
pao edho, pao edho, pao eki, pao eki, opou ki an pezis panda tha 'maste mazi, panda mazi."


"it's a magic weed, give me a little bit to taste, to dream of my pao and shout until god: my panatha, i love you, like heroin, like a hard drug, like hashish, lsd, for you pao the whole world is stoned, the whole world. my panatha, my panatha, i love you, i love you, wherever you may play i will always follow you, i follow you, pao here, pao here, pao there, pao there, wherever you may play we will always be together, always together."

İtalyan ve İspanyol versiyonları da mevcut olan besteyi geçen sene fb maçı öncesi sokakta icra etmiştik bir ara... Ancak meali görünce bizimki ilkokul bestesi gibi kalmış yanında :)
Cimbombomum
şampiyon ol
AliSamiyende fenerbahçeye koy
bu kupayı getir bize
isteyin canımızı verelim size

Maça gitmeden önce bikaç kez dinlenmesi ,tribün hormonlarının salgı seviyesini maximize eder.Tavsiye ediyoruz.



Supporters Panathinaikos - horto magiko
Yükleyen Jaouad54220

Bolton merkez camiden sap sağa ,dümdüz devam et

Misal, Avrupa Kupasında eşleşmişiniz Bolton'la."Hadi bi gidelim bakalım noluyo" demişsiniz, varmışınız bir şekilde şehire ama stadı bulamıyosunuz.Sokaktaki adama soruyosunuz aksanla alakanız yok ;gavur ilinde kaybolmanın verdiği rahatsızlık bastırdıkça bastırıyor. Internet girişimcisi bulmuş çaresini. Takım günün birinde Brondby deplasmanına otobüs kaldırsa bile rahatsınız.İsterseniz E-20 Vallensbaek çevreyolundan gidin ,trafik var derlerse bir üst ana artel Tranagilde'den varın stada. Paşa keyfinize istinaden...

http://www.footiemap.com/

Yeşil sahaların güllecisi:Rory Delap


Stock City - Arsenal maçını seyredenler hatırlar. Gunners'ın 3 puan kaybetmesindeki en büyük neden Stock City'nin "yaradana" taç taktiğiydi. Maçın özeti, 11 ve 73. dakika'da 24 numaralı orta saha oyuncusu Rory Delap taç atışı kullanmak için çizgiye gelir ve olaylar kendiliğinden gelişir. Topu "gülle" niyetine yaradana sığınarak rakip ceza sahasına sallayan bu abimiz Everton maçında da aynı şekilde goller attırmıştı. Taç atışını penaltı noktasına sert ve kavisli gönderen Rory sayesinde Stoke toplamda 4 gol attı bu sene. Nereden geliyor bu iman gücü diye biraz araştırdığımızda Rory'nin 14 yaşından itibaren cirit atmaya başladığını öğrendik.Aşağıdaki linkte Rory Delap'ın taç atışlarını nasıl 38 mt attığına dair bir analiz var.
http://image.guardian.co.uk/sys-files/Guardian/documents/2008/09/18/sport.football.throwin.pdf

Potteries taraftarı da elinin ayarı arada kaçan Rory için besteyi yapmış hemen;
Follow, Follow, Follow
Stoke are the team to follow
we've got Rory Delap,
so lets give him a clap
cuz no one can handle his throw.

3 Kasım 2008 Pazartesi

I like London in the rain


Bir fransız grup vardı, variety lab. Pek ses seda çıkmıyor şimdilerde ...2003'lerde dilime takılmıştı şarkıları, ablanın nakarat "I like London in the rain" di...Çarşamba günü hava yağmurluymuş Londra'da...Severiz yağmuru,sisi pusu...Tam futbol havasıdır....Adebayor'un yokluğunda R.V.P'nin diline takılırmı bu şarkı ?http://listen.grooveshark.com/song/London_In_The_Rain/2850203

Sabri vs Sergio


Ne uğursuz sağ kanatmış...2 senedir monte olmaya çalışan hemen herkes ağır sakatlıklardan kurtulamadı...Uğur,Emre Güngör,Barış,bir ara o kanada uğrayan Hasan Şaş dahil. Hele Uğur...Performansının en iyi zamanında Konya maçında yaşadığı talihsizlik...O sahada maç oynatanın allah bin türlü ...... Yeri uzun süre dolmadı. Sonunda bu sene Sabri o yeri performansı ile doldurmaya başladı. Aslında hikaye Avrupa Şampiyonasında başlamıştı.Ordaki performansı da şaşırtıcı derecede iyiydi. Almanya maçında Phillip Lahm'ın belinin suyunu alıp Semih'e attırdığı gol ne de güzeldi. Hele milli takımın oynadığı Bosna maçında izlediğim Sabri'nin performansı , Sergio Ramos'dan çok da farklı değildi. Onların Sergio'su varsa bizimde Sabrimiz var. Üstelik Sergio Ramos'u 180 mio Euro verip alamayacağımıza göre şu ana kadar ona yakın performans gösteren Sergio Sabri'ye selam olsun. Sergio'yla göre gözle görülür fark yokmu....Elbette var...Alnından çıkan saçları. Sabri uzun saçlı ,dövmeli olsaydı tabelacı yorumcuların gözüne daha çok girermiydi acaba?

4-5-1 > 4-4-2


Pes 9'da daha bir sever oldum 4-5-1'i...Favori takımım Manu için Pes 8'e oranla Saha'nın irrasyonel performansı biraz düşmüş 9'da.Durum böyle olunca Rooney'i ilerde tek başına bırakıp arkayı Ronaldo-Tevez-Schloes-Giggs-Anderson ile dörtleyip orta sahayı dar etmeye çalışıyorum. Rakip için eziyet halini alıyor çok koşan 4-5-1'li Manu.

Galatasaray'ın sene başından beri Nonda ve Baros'lu 4-4-2 mi yoksa 4-5-1(4-2-3-1) mi oynaması gerektiği konusu herkesin kafasını kurcalıyordu. İlerde Nonda ve Baros varken Kewell-Lincoln-Arda ile gole daha rahat ulaşıyorduk ama bu sefer ilerde 5 kişi ile kalırsak rakipler orta sahadan transit geçiyordu.

Trabzon maçından itibaren dikkatimi çeken ,zorlu maçlarda Skibbe'nin 4-5-1 dizilişine daha çok yer vermesi ve herseyden önemlisi takımın bu taktikle daha iyi performans gösterip orta sahada daha çok savaşmaya başlaması. Biz sezon başında Servet-Meira uyumu beklerken ,Ayhan-Meira uyumuna sahit olmaya başladık. Koşan,basan topu oyuna olumlu sokan Ayhan Akman ile taktik ortağı Meira sistemin sağlıklı işlemesindeki en büyük pay sahipleri.Üstelik tek forvet oynamanın dezavantajı da çekilmiyor. İşleyen kanatlara Lincoln'ün eklenmesi sürekli pozisyona sokuyor Galatasaray'ı.Bu taktik şu an için iyi işliyor. .Pes 9'da 4-5-1'li Galatasaray'a sizde şans verin...

Takım dövmeleri


Onlu yaşlarımın başındaydım takım dövmeleriyle tanıştığımda.Güney sahillerinde İngilizlerin çoğunda vardı. Gunners,New Castle,Chelsea,Liverpool dövmeleri aklımda en çok kalanlardı... 2000'lerden itibaren Türklerin kollarında da şekillenmeye başladı.
Hamdolsun bu trend ülkemize teğet de olsa değdi...Ruhsel abimize sevgilerimizle ;

Bakalım Erman hoca ne diyecek?


Harry Cool






Sezon başından beri maç öncesi sokakta bira içerken ,maç sırasında yukarıda yırttık kendimizi..."I love you Harry Kewell" arabeskliği yerine "Daddy Cool"lu bir "Harry Kewell" ...Kop'dan kulak dolgunluğu vardı nede olsa Harry'nin....Dün ilk yarının sonunda stad'da çalan "Daddy Cool" amacımıza ulaşmamızı kolaylaştırdı adeta... K.O.P'dan tek farkımız mevzuuyu genele yaymamız oldu.Olsun buna da şükür...

http://www.ktunnel.com/index.php/1010110A/d94a053edc652a7a5bb0c7efea56f093e59d8dd7bb8b30aba88b8c8d6e74ca988a18ed1232307a6817763
http://forum.liverpoolway.co.uk/ff-football-forum/11162-kewell-song.html

Tribünlerde coşacaksın


hüseyin üzmez sahaya
3'lü çektir tangaya